12 Mart 2013 Salı

Kan ve İzleri

















neden uyumuyorsun?
niçin kapanmıyor gözün bir kez olsun? diyerek.
hepsi, avuçlarında karanlıkla gelmişti.
kargalar mı tünedi saçlarına? diye sordular.
hayır! dedim.
sadece bütün kargalar,
pencere pervazında nöbetçiydi.

tutunmuyordu uykular yalnızlığa.
benimmişçesine karanlık.
yatağımın içinde bir yığın toprak,
uyusam zaten ölümdü.
uyku, yarı ölüm bir tabuttu.

soğuktu tenleri.
kara bir karmaşanın içerisinde,
beyaz yüzleriyle gözleri pek,
götürmeye geldiler bedenimi.
bense hayatla yüzleşmek için,
sadece ruhumu istiyordum geri.

ve sağlığına! dedi şeytan.
cürretkar gülümseyişiyle bir iblisti.
sağlığına dedi, daha fazla acı,
daha fazla kan için.
karanlık bir ritüelin duraksanan sonunda.
geri dönülmeyecek bir yolun başındaydın.

şeytana yaraşır bir cinayetti bu.
yirmi üç ayın kanını emerek yavaş yavaş,
ölüme terkettiğin köhne bedenler.
salkım saçak kanlar akıyor bak,
kalbine denk bedenimin tam ortasından.

işte! üryan vücudundan sert dalgalarla,
başından ayak parmaklarına değin,
yüzünden aşağı dökülen;
ve akıp boğulan, hazin bir hiçtim.
azizliğin diye sandığım o ırmağın ki,
aslında güneşin sahiden batışı.

işte ellerinde, ufuktan söktüğün o güneşle,
gün, can verip geceye solduğunda,
siyaha bıraktığın o kızıl renklerin,
kördüğüm bir gökkubbenin yokluğuydu. 
ve senin o ağır fırça darbelerin;
acıyla karışık, kanayan, kalın renklerin, 
tenimin üzerinde yalanlarla kuruyordu.

ilk önce göğsüme düşen, o kızıl sandığım;
başından aşağı kuruyan ırmakların,
yerde hala benimleyken; kırmızı, tek ve cansız,
hala benimmiş gibi; bu evin yeryüzünde,
yüzerken odalarımda rüzgarla,
tüm geçmişi kanıtlayarak.
ve sen başka birine ait, tüm esmerliğinle.
bütün ruhunu bir iblise satarak.

işte, kanlı ve kirli bir sunak,
sahnenin en ortasında sessiz.
ve ölümlü ruhuna birisi gerek değil.
herhangi birini istiyormuş bedenin.
gör ki ışıklar kapanıp oyunun bittiğinde,
tanrı bile olmayacak senin seyircin.

affedilmeyeceksin.



Fatih Öztürk