29 Eylül 2013 Pazar

Düşüş


















iki gözümle bakardım karanlığa
biriyle beklerdim güneşi
diğeri bilirdim ki hep karanlıkta
irili ufaklı yalnızlıklar pencerem
gökyüzünde ne bir yıldız
ne de bir şeytan omuzlarımda

parmak aralarımdan kayıp gidiyor satenler
ve bir çiçek kopup benimle geliyor
işte ölümü seyretmek pek yakışmıyor hayata
oysa ruhlar ecellerini bekler miydi ki?

yeryüzünde bir tek sen kalmış gibiydin.
ölü dostlarımdan medet ummamaya başlamıştım
yüksek bir yerden göçmüyordu denizlere ruhum
parçalanıp bölünmüyordu avuçlarım oysa
hayaller acıtır da demediler bana

bir çıtırtı duymuşum meğerse geceden
meğerse bir ağacın dalıymış ayışığının önüne geçen
yine oturup eski minderin üstüne
bir sigara yakmışçasına yanlız başına.
oysa bilirsiniz, içmem ki ben sigara
ve bu evin odalarında kayboldum çoktan
üzerimde duvarlardan koca bir yük
kapı çalınıyor her seferinde.
açamıyorum...


Fatih Öztürk

Gecem






















bir sis dolaşır içi boş, karanlık, suskun odamda.
bir renk seçilir ve lacivert sunar gölgeler.
gör ki açılacak rengi dolunayda tüllerin.
parıldayıp kanayacak zambaktan duvar kağıtları.

mürekkep bulanıyor yatağıma geceden.
ve kuzgunlar geliyor sarmaş dolaş şehirlerden.
bir çember ehlinde, siyah kanatlarıyla uçsuz.
ince sesleriyle ağaçlara çarpıyor çığlıkları.

kara kuşların çağrısıdır, bu kadere eşlik eden
bir kader ki ay ışığına dolanmış, elbisesiyle ipekten
çıplak ayaklarıyla düşüyordu karanlığın içinden.
kurtlar bile ağlamadan dolunayında gecenin.

gökyüzüne kök salan toprağı sarıyorsa bedenin.
adım attıkça terliyor yeryüzünün soğuk teni.
gördükçe seni çözülecek, baykuşların mühürleri.
gece gümüşe dönüyor sen, bu zamana varırken.

kara kapımdan içeri gir, beklemiyor kuzgunlar.
ruhunda sakladığın nedir, biliyor kuzgunlar.
sol elinde bir fenerle, kapıma doğru soğuk yüzün.
karanlığıma hükmet diye çırpınıyor kuzgunlar.

yarım kalmış ellerimin hüzünlere tuttuğu aynalar.
o aynalar ki ruhuma batık, kırık camdan parçalar.
işlemeli iki kapıma akar, kara elmastan nehirlerin,
iki kapıdan biri açık, diğerinde kanıyor ellerim.

içeri girmişse varlığın, kapat kapıyı soğuk geceye.
ve çevir yüzüne aynaları, azad olana dek gözlerim.
yapboza benzer çehremin, eksik parçası ellerin.
yaşamla ölüm arası gizli saklı evime işte geldin.

loş ışıklar altında, güçsüz gölgelerin üzerinde.
açıp kollarını dans et ki savrulsun tülden elbisen.
çık merdivenlerimden, ağır ağır ve sessizce.
araftan cennete kadar yansımalarındır hediyem.

kanıyor işte zambaklar, susturdukça bütün karanlığı.
boşlukta asılı kalmış bedenimin kurtar bütün uzuvlarını.
bu puslu derin yatağıma ilk önce yatır saçlarını,
savur kollarını dört bir yana, kaybolmuşluğum kadar.

gör bak işte açılıyor rengi dolunayda tüllerin.
ölüme doğru uyudukça sisle örtülecek üzerimiz.
gör bak işte açılıyor rengi sabaha doğru tüllerin.
bir melekle sabaha inip güneşe doğru yürüyeceğiz.


Fatih Öztürk




bir düştü, düşüşe dönüştü... 30.07.2013   02:35