5 Kasım 2014 Çarşamba

Ağır Seyir






















ellerime konuk bitkin kuşlar
ölüme seslenir, hem de sahici
ve sahi bir keman sesi düşer yere
bir de ölü adamların tıkırtısı

sırtıma yama bir dolunay
gülümsesen olmaz
zira peçesi düşer fani gecenin
sabah hemen yanıma yatar.

transparan perdelerin
pervazında sanrılar,
pencereyi örtmek için ey ellerim,
önce hanginiz siyaha çalar

gözlerim çizik ortasından
yüzüm ki mahkemedeki soğuk duvar
ve açılmıyor dudaklar
bir gardiyanın esaretini anlamadığı
demir parmaklıklar kadar.


Fatih Öztürk

31 Mart 2014 Pazartesi

Deli / 1




















yüzyıllık yargıçlar
boynumu tutsak etti kalbimden öteye
susturdu kağıtları kömür izleriyle
ve zehir zıkkım oldu gökyüzü
iç dedi hepsini içten içe

sor, şahlanır mı karanlık
oysa baykuşlar kaçıyor zihnimden
nice tırnak uçları batarken tenime
hiçkimseler hüküm sürüyor
bir çocuk yaşıyor içimde ölümüne

ırgalıyor ışıkları gözlerim
ayaklarım şehri ıskalıyor bir bir
doğudan batıya eziliyor vücudum
üç kişi var ilerde adımları çıplak
hiçbirini tanımıyorum

tozlu sokak lambaları
hain pisliğiniz akıyor yüzümden 
kaldırım taşları boğum boğum
bir misal medusanın gözleri
ve içi doluyor karanlığın
ispirto kokulu beyaz düşler
sonu gelmiş kitaplarda ölüyor
bir bilsen işte
bir eliyle ikiye bölemiyor insan bu şehri

Fatih Öztürk

1 Şubat 2014 Cumartesi

İsimsiz




kör bir sabaha emanet gecede
baş aşağı sarkık çocukluğum
tam tavanın ortasından beni izliyordu
ama korkmuyordum
bildiğinden korkmuyor çünkü insanoğlu
ben de ölümden korkmuyordum

ve topraktan yaratmıştı tanrı beni
ben görememiş olsam dahi
hepiniz biliyordunuz
ellerim intiharın eşiğinden
toprağın kıyısından dönüp
kaç kere ölümü öptü



Fatih Öztürk

19 Ocak 2014 Pazar

İçeri Doğrular



gecenin yaralı tarafından
göğsümün üstüne düşen perdelerin
neydi ayışığından aldığı bu ilhamı
bir pencere mi yoksa ellerimin sahi bekçisi
yoksa odamın tam ortasındaki
irice bir boşluk mu
bu denli aklımı kaçırtan

dar bir solunum yoluydun önce ruhumun
kalp ağrısına hem çare hem de sebep
özleminin yokuşunu tırmandıkça sakin
kavuştukça bir ölününki gibi huzurlu

bir tanrıkent yıkıldı ki içinde umutsuzluk
yüzümü yasladığım gökyüzü şimdi lacivert
küçük avuçlarına dökülüp taşmadı yüreğim
ne acayip ki
ışıklar gölgeleri dövüp geçiyor

hayallerim öpüyor beni sabahleyin
damarlarımda hırçın med cezirler
yanağından boynuna bir yol var biliyorum
dudaklarımın değip gözlerimin dolduğu


Fatih Öztürk